Ücretsiz Online Ziyaretci Sayaci

26 Şubat 2015 Perşembe

ANA BABA DUASI

ANA BABA DUASI







ANA BABA DUASI

Enver Ören Ağabey kendisini anlatıyor: Ben Enver  Abi...
Enver Ören kimdir? Ben de onu merak ediyorum. Herkes bana bunu soruyor, “Sen kimsin?” diyorlar.
“Öğretmensin. Gazeteci değilsin. Niye gazetecilik yapıyorsun?” Veya “Asistandın, sanayici değildin, sanayide nasıl muvaffak oluyorsun?” Şimdi efendim, işin temelinde bir sır var. O sır da evvela babamın, sonra da annemin duası var benim üzerimde…
ANA BABA DUASI
Ben on beş yaşındayken babamı kaybettim. Bana iki vasiyeti oldu: 
Bir tanesi, “Ölüm hariç, deli olursan hariç, hiçbir vakit namaz üzerinden geçmeyecek. Ancak bu iki unsur seni bu ibadetten alıkoyar. Baba hakkım üzerine sana vasiyetimdir; karada, havada, denizde, nerde olursan ol, Allah'ın bu emri senin üzerinden geçmeyecek.”
Allaha hamdolsun, bir defa Kuleli Askerî Lisesi son sınıfında Fizik imtihanında unuttum. Onu hatırlıyorum. Ondan sonra da hatırlamıyorum. Fakat buna rağmen otuz senedir kaza namazı kılıyorum.
İkincisi; mübarek babam nüfus cüzdanımın arkasına yazmış: “Oğlum! Eğer bir fakülteyi bitirmezsen sana hakkımı helal etmem!” 
Şimdi keramete bakın efendim. 
1954 senesiydi. Babam yeni vefat ettiği için çok üzgündüm. Lise 1'de, 3 Kasım'da ortada kaldım. En büyük kardeş, ben…  Diğerleri küçük. Dört tane abim ölmüş. 
Annem dedi ki, “Oğlum sen okuldan çık artık. Git bir bankaya memur ol.” 
Ben başladım okuldan kaçmaya. On beş yaşında çocuğum. Düşünün, on beş yaşında iken ben oğlum Mücahid'i bir yere gönderemezdim. Neyse… Okuldan kaçıyoruz. Bir gün, bir arkadaş, bana çok büyük iyiliği oldu, beraber kaçtık. Ben ağlıyorum. 
 “Niye ağlıyorsun?” 
 “Babam vefat edeceği sırada beni yanına çağırıp dedi ki:  Oğlum, kitaplarını al, şöyle önümden geç! Ben ahirete gidiyorum. Allah'ın huzuruna varınca diyeceğim ki (Ya Rabbi, ben gözlerimi, oğlumu tahsile gönderirken kapattım).' İşte bunları düşünerek, okuyamayacağım diye üzülüyorum. Onun için ağlıyorum.”  
“Sen Kuleli'ye git.” 
“Kuleli nedir?” 
“Bir askerî mektep…” 
“Nerede?” 
“İstanbul'da.”
“Allah Allah! Nasıl gidilir?  
 “Ama galiba imtihan vakti geçmiş.” 
“Gel”, dedim. “PTT'ye gidip telgraf çekelim.” 
Gittik postaneye, bir telgraf. İşte; “Babam öldü. Okumak istiyorum. Beni okulunuza kabul eder misiniz?” gibi bir şey. 
Telgrafı çektik. Üç dört gün sonra bir cevap: “İlk kanaat notlarını gönderin.” 
Okuldan kaçmalar sebebiyle Tarih dört, zayıf yani. Bir kırıkla notları gönderdik. 
Kuleli'den cevap: “Kırık notunuz olduğu için almamamız lazım iken istisna olarak sizi kabul ettik.”
İşte baba duası! 
Efendim, Kuleli'ye geldim. O da bir macera. Gece saat on birde, Çengelköy'ü bilmiyorum. On beş yaşındayım. Elimde bir kâğıt, sadece bir adres... 
Trende bir kadıncağız, başörtülü böyle, altmış altmış beş yaşlarında; beni mahcup ve mahzun görünce; “Oğlum, sen nereye gidiyorsun?” dedi. 
Dedim; “Anneciğim, ben Kuleli'ye gidiyorum ama bilmiyorum neresi. İşte bir adres var elimde.” 
“Niye gidiyorsun?” 
“Okumaya gidiyorum.”
“Peki, ben seni götürürüm” dedi. Saat on birde. Taksi tuttu. Beraber Kuleli'ye kadar geldik. “Hadi oğlum” dedi. “Allah sana yardım eylesin.” 
Yıl 1953
İşte baba duası! 



ENVER AĞABEYİMİZ


























































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder