Ücretsiz Online Ziyaretci Sayaci

1 Mart 2015 Pazar

EHL-İ SÜNNET İTİKADI NEDİR?

EHL-İ SÜNNET İTİKADI


Cehennemden kurtulan tek fırka



İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hadis-i şerifte, müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları bildirildi.
Bu 73 fırkadan herbiri, İslamiyet’e uyduğunu,
Cehennemden kurtulacağı bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir.
 Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: 
(Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir.) [Müminun 53 ve Rum 32]

Bu çeşitli fırkalar arasında kurtuluş fırkasının alametini Peygamber efendimiz bildirmiştir: 
(Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır.) [Tirmizi]

Peygamber efendimiz, kendini söyledikten sonra,
Eshab-ı kiramı da söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi,
(Benim yolum, Eshabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir.
Eshab-ı kiramın yolunda giden, elbette Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Cehennemden kurtulan fırka, yalnız bunlardır. (C.1, m.80)

Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet olduğunu söylüyor.
Bu bakımdan Ehl-i sünnet itikadının ne olduğunu bilmek şarttır.
Bu bilindikten sonra doğruyu, hakkı bilmek zor olmaz.


*********************

iNSANLIGI KARANLIKTAN
CIKARIRSIN BiiZNiLLAH
KARANLIGI AYDINLATAN
GÜNESSiN YA RESULALLAH.

SENi SEVEN BiZE YARDIR
SENSiZ BiZE DÜNYA DARDIR
HER SEY SENiN iCiN VARDIR
NiMETSiN YA RESULALLAH.


UYDUK HAiN NEFSiMiZE
BAK GÜNAHKAR HALiMiZE
SEFAAT ET YARIN BiZE
ÜMiDSiN YA RESULALLAH.

**********************

HASAN SARI-KASSEL-ALMANYA

MSN:hasansari@hotmail.de

**********************
Facebook adresimiz:




**********************


**********************
HAKİKAT KİTABEVİ YAYINLARI

28 Şubat 2015 Cumartesi

SİZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM







SİZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM

Size iki emanet bırakıyorum. Bu emanetlerin bir tanesi Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyyedir. Çünkü onda ilim, amel, ihlas tam vardır. İlim, amel, ihlâs elde etmek isteyen İlmihâli elinden düşürmesin. Her vesileyle bir satır, bir sayfa okusa hem ilmi artar, hem ameli artar, hem de ihlâsı artar. İkinci emanet Enver abidir.
Allahū teala önūme iki yol çıkardı. Birincisi, talebelerimizle ilgilenmek, ikincisi dünyanın her yerine Ehl-i sünnet itikadını yaymak. Biz ikincisini tercih ettik, birincisi için de Allahü teala Enver beyi yarattı.
Efendim, Enver abi neden muvaffak oluyor size anlatayım. Enver'in üç hasleti var. Allahü teâlâ onu bu üç hasletinden dolayı muvaffak ediyor. Bir, Enver abinin kalbi temizdir. O, hiç kimse için kötü düşünemez. Kötülük yapmaz, kötülük de düşünmez. İkincisi, Enver çok sabrlıdır. Üçüncüsü, Enver güler yüzlü ve tatlı dillidir.

ali zeki osmanağaoğlu
Sayfasından nakildir.

ENVER ABİ BUYURDULAR Kİ




ENVER ABİ BUYURDULAR Kİ

Peygamberimiz 'aleyhissalatü vesselam' buyuruyorlar ki; Muhakkak ki, Allah sizin mevkinize bakmaz. Bunu ne niyetle yaptı, ona bakar. Bütün insanlar servet ve şöhret peşinde koşuyorlar. Bunların peşinde koşanlar, mutlaka felakete uğrayacaklardır. Onun için, başımıza her ne gelse, istiğfar etmemiz lazımdır. Çünki, Âdem 'aleyhisselamdan' beri hiçbir peygamber, hiçbir evliya yoktur ki, dert ve musibete düşman olsun. Mübarekler öyle, Enver abi keza öyle. Yolun sünneti bu! Onun için, gelen musibete bakmamalıdır. Büyük zâtlar, musibete bir şey dememiş, onu gönderene şükr etmişlerdir. Enver abi kaç tane ameliyat geçirdi. Peki ne yapacaksın? Cenab-ı Hakka şükr edeceksin.

ali zeki osmanağaoğlu
Sayfasından nakildir.

ENVER ABİ

KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR



ENVER ABİ'NİN SEVDİKLERİNİ SEVMEK

İçimizdeki sevinç, Enver abimizin sevgisidir, Enver abimizin sevdiklerinin sevgisidir. 
İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli.
Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir.





ali zeki osmanağaoğlu
Sayfasından nakildir.

Gazeteniz Her Sabah Kapınızda






TÜRKİYE GAZETESİNE ABONE OLMAK

Gazeteniz Her Sabah Kapınızda


Bizim Sayfa kısmında, Sohbet, Menkıbeler, Gönül Pınarı, Yolumuzu Aydınlatanlar, Gönül Sultanları, Hakikatler, Haftanın Sohbeti ve İstikamet köşeleri,
Tarihimizi, kültür ve medeniyetimizi, ülkemizi tanıtan makaleler, yazı dizileri,
Okuyucuların dini suallerine verilen cevaplar...

Türkiye Gazetesi'ne abone olan okuyucularımızın gazeteleri, her sabah adreslerine dağıtıcılar tarafından teslim edilir. Aylık (30 günlük) abone bedeli KDV dahil 22,50 liradır. Ayrıca başka herhangi bir ücret talep edilmez.
Türkiye Gazetesi'ne abone olmak isteyen üyelerimiz isim, adres ve telefon numaralarını:
  adresine bildirebilirler


Nuriye Nine Mekanın Cennet Olsun




NURİYE NİNE MEKANIN CENNET OLSUN..


NURİYE NİNENİN İLACI

Ben hep ondan Nuriye Nine diye bahsederim. Köyümüzün ulu bir şahsiyetidir.
Yüz yaşından fazla yaşadı. Allahu Teala rahmet eylesin. Talebelik yıllarımda büyük teyzemlerde kalıyordum. Nuriye Nine de Teyzemin Kayınvaldesiydi. Her konuda derin bir bilgiye sahipti.
Hiçbirzaman dediğim olsun demez. Sadece doğru bildiğini de söylemekten çekinmezdi.
Bu sene zeytin toplamak için kardeşime yardıma gittik. Kardeşlerimin durumları iyi.
Allahu Teala daha çok versin. Fakat ürettikleri zeytin çok ucuza gidiyor. Daha iyi bir iktidar alternatifi olmadığı için, bir de bundan önceki koolisyon dönemlerinden çok çektiğimiz için
mevcut iktidarı destekliyoruz. Yoksa aldığımız herşey pahalı, ürettiğimiz emeğimiz ucuz.
Zeytin toplayanlara toplama ücreti versen: sen borçlu kalıyorsun..
Burada emekliyiz. Hayli de yaşlandık. Fakat gider baba ocağında kalır. Kardeşlerime emek olarak yardım ederiz diye düşündük. Yaklaşık bir ay hanımım ve ben ağaç tepelerinde efor harcadık.
O günden sonra bu senenin mahsülü ağaçta kalmamış olacaktı. Zeytin merdiveninden aceleyle indim. Yerde büyükçe bir siyah zeytin gözüme ilişti. Aman kimse üzerine basmasın diyerek şöyle bir eğilip alayım dedim. Mümkün değil. Oracığa yığılıp kaldım. Sol ayağım diz kapaktan büküldü.
Ayağıma basamaz oldum. Kardeşim Burhan koluma girdi. Ayağa kalktım. Oradaki büyük bir zeytin ağacının gövdesine oturdum.Akşama az kalmıştı. Yine de kardeşim beni arabasına bindirdi.
Köye geldik.
- Şimdi ben sana eczaneden ilaç alırım. Zeytin yağ ile de sakatlanan ayağına masaj yaparız birşeyin kalmaz dedi. Elbette iyileşecektim. Kardeşimin getirdiği ağrı kesici kas gevşetici ilacı içtim.
Ayağıma ise harici olarak yine kas gevşetici merhem sürdüm.

Hatta ertesi günü baston ile bahçeye kadar topal topal gittim. Aradan bir hafta geçmesine rağmen iyileşme olmuyordu. Şaşırdık kaldık. Kaplıca tedavisi önerdiler. Peki dedik. Kaplıcaya da gittik.
İyileşme oldu. Fakat bir iki gün sonra tekrar hareket edemez oldum. Ortapedi uzmanına gittim.
Film çekildi. Kemiklerde bir şey yok. O da yine ağrı kesici ve merhem verdi. Verdiği ilacı tok karnıma içtiğim halde, midemi harap ettim. Kendisine tekrar gittiğimde beni dahiliye doktoruna havale etti. O doktordan mide tedavisi ile ilgili ilaçlar aldım. Çok şükür mide şikayetimden kurtuldum. Fakat ayağımdaki hastalığa iyi gelecek ilacı tekrar mideme dokunacak diye içemedim.
İşte o zaman gözlerimin önüne NURİYE NİNE geldi. talebelik yıllarımda okul bahçesinde top oynarken yine böyle ters hareket yaptığım için eve kadar topal topal gelmiştim. Hemen bakkal Mahmut Amca dan yumurta aldı. Yumurtanın sarısına bol miktarda tuz karıştırdı. Teyzemden tülbent istedi. Topuklarımdan diz kapağıma kadar sahandaki (tuz ile muhallebi gibi olmuş) yumurtayı sıvadı. O gün ve gecesinde bu bulamaç ayağımda kaldı. Sabahleyin uyandığımda gece alçı gibi duran ayağıma sarılı bezlerin yumuşadığını farkettim. Zaten Nuriye Nine de kapının dışında beni bekliyormuş. Ayağımdaki bezleri usuletle çıkardı.
-Korkma yürü diye seslendi. gerçekten yürüyebildim. Ağrı sızı da kalmamıştı.

Yıllar geçmiş Nuriye Nine hakkın rahmetine kavuşmuştu. Fakat onun ilacını yine deneyecektim.
İki adet yumurtanın sadece sarı kısmını bir çanağa boca ettim. içine bol miktarda tuz. bir çorba kaşığı zeytinyağ ilave ettim. bu bulamacı yıllar önce Nuriye Nineden öğrendiğim gibi ayağıma sürdüm. Sabah uyandığımda hiçbirşeyim kalmamıştı. Sen bir meleksin Nuriye Nine yine imdadıma yetiştin. Mekanın cennet olsun.

27 Şubat 2015 Cuma

ZEKATINI VERDİN Mİ?

..........Zekat. Zekat .Zekat.......


Sevgili Dostlar
Bu sayfalarda sizlere, çözüm yazıları olacak.
Bugün vatandaşlarımızın zengin fakir demeden birbirlerini sevmelerinin reçetesini söylemeye çalışacağım.
Kendisinden Allahu Teala Razı olsun; bir büyüğüm vardı.
"-Hasan İslamın şartı beş" diyerek hep hatırlatma yapardı. Sonra da ilave ederdi.
Allahu Teala kullarının zengin olmasını emrediyor. Hacca gitmek, Zekat vermek zenginlere farz diye yukarıdaki sözüne açıklık getirirdi.
Öyleyse her Müslüman Zengin olmak için çalışacak. Peygamber Efendimiz: "ÇALIŞMAK İBADETTİR."  buyurmuşlar.
Biz insanlar önce iman edeceğiz. İmanımız gereği farz olan ibadetleri yapacağız. Namaz, Oruç ve Kelimei Şehadet her Müslümana farz.  Zekat ve Hac ise zengin Müslümana farz.
Hacca Gitmek denince her Müslüman hemen kayıt yaptırmaya koşuyor. Hatta ömründe bir defa farz olduğu halde, birkaç kez Hac edenler var. Sıra bekleyen iki milyona yakın vatandaşımız var...Olsun. Keşke imkan olsa da hemen bu sıra bekleyeblerin hepsi gidebilse, seviniriz.. Çünkü bu uğurda başka ülkelere gidip, o devletin kontenjanından yararlanarak, hacca gidenler dahi varmış.. Türlü yolları deneyerek, başaran müslüman kardeşlerimizi bir kere daha kutluyorum.
Ya ZEKAT verenler....
İşte orası meçhul. Malının kırkta birini vermek farz. Ürettiği ürününün onda birini vermek de farz. Eğer ülkemizde HAC seferberliği gibi, ZEKAT yarışı da yapılsa, zengin fakir arasında şu an için var olan gizli düşmanlık kalmaz.
İsmi ben de kalsın. Bir tanıdığım var. Bankadaki parasının olduğunu en yakınlarına dahi duyurmak istemezmiş. Hatta geçenlerde tarlasını çok yüksek bir bedelle satın almak isteyenleri de, "zenginliğim meydana çıkar" düşüncesiyle reddetmiş. Bu insan namaz kılıyor. Oruç tutuyor, Hacca da gitti. Sorsan Müslüman... Zekat ne kadar verdin? "O gizli. Allahu Teala ile benim aramda." diyor. Tıpkı Namaz, Oruç, Hac gibi ZEKAT da açıkça yapılacak. Kullar bilecek. Hatta Zekat vermeyen zenginler varsa, ibret alacak.  " Zekat verenler Müslüman sa ben değil miyim?" diyecek. O da açıkça bu ibadetini yapacak. En yakınından başlayacak. İhtiyaç sahibi belki kardeşidir. Amcasıdır. dayısıdır. Halasıdır. Teyzesidir. Kardeşinin oğlu, Amcasının oğlu, Dayısının oğlu, Halasının oğlu, Teyzesinin oğludur. En yakın komşusudur. Uzak komşusudur. Candan arkadaşıdır. Beraber sabah namazına gittiği yol arkadaşıdır. Talebedir. öksüzdür. Yetimdir..............
Bu insanlara, fakat herkesin yanında değil. Onların evlerini ziyaret ederek ya da kendilerini evinize çağararak bir zarf içinde ve altın olarak (Kağıt parayla zekat verilmez) ZEKAT verilir.
Büyük Alim CÜNEYDİ BAĞDADİ Hazretleri daha küçük çocukken, (Babasının hesaplayıp zarfa koyduğu ZEKATI) Dayısı SIRRI SEKATİ hazretlerine  teslim eder. Ta bize kadar nakledilen menkıbe şöyle gelişir. Sırrı Sekati hazretleri bu Zekatı almayacağını belirtir. Aldığı cevap:
"ALLAHU TEALA BABAMI ZENGİN SENİ DE FAKİR YARATTI. Babama emretti. Zekat ver diye. Sana da emretti. Zekatı al diye."
Bu söz üzerine zekat alındı. CÜNEYDİ BAĞDADİ de talebe olarak alındı. Büyük Alim olarak yetiştirildi. Allahu Teala söyletti, derler ya.. aynen öyle...
Şimdi bizi ve bizim gibi düşünenleri de ALLAHU TEALA SÖYLETİYOR...
Ey Müslümanlar ! İslamın şartı beş. Çalışınız. Zengin olunuz. Zekatınızı veriniz. Böylece aranızda sevgi gelişir. Hatta bu sevgi yumağında, ülkemizde gelişir, büyür. Müslüman ülkelere her bakımdan yardımcı oluruz.
Yukarıda biraz bahsettim. İki milyona yakın HAC BAŞVURUSU var. Kura çekilecek. Kuraya gerek yok. Müslüman yalan söylemez. Bu da farzdır.
Bu Hac başvurusu yapanlara sorun:
"ZEKATINI VERDİN Mİ?"
Büyük çoğunluğu vermedim diyeceklerdir. Zekat vermeyenler zengin değildirler, öyleyse HAC size farz değildir. diyecek bir mercii olmalı...
Bu soru, iyi bir başlangıç olacaktır.
Sevgili okuyucu: bu yazıyı paylaş, yorumunu yaz. Yazacağınız önerilerle ülkemizin birliği dirliği güçlenecektir.
Bir olacağız. Diri olacağız. İri olacağız. Zenginin daha zengin, fakirin ise olmadığı bir ülke olacağız....
Zekatlarımızı verebilmek için başka müslüman ülkelerin insanlarını arayacağız.


AŞAĞIDA SİZLER İÇİN:  http://www.dinimizislam.com/

Sayfasından aldığım bilgiler var.


İslam’ın Şartları

1- Kelime-i şehadet getirmek
[Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü] demek. Manası şudur: 

(Ben şehadet ederim ki, [Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki] Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.) [Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.]

2- Namaz kılmak
Akıl baliğ olmuş yani ergenliğe girmiş akıllı her müslümana günde beş vakit namaz kılmak çok önemli bir farzdır. Namaz dinin direğidir. Namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Kılmayanın imanla ölmesi çok zordur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Namaz kılan kıyamette kurtulur, kılmayan perişan olur.)[Taberani]

3- Zekât vermek
Nisap miktarı yani borçlarını düştükten sonra alacaklarıyla beraber elinde 96 gram değerde, para veya ticaret malı olanın kırkta birini zekât vermesi farzdır. Meyve ve tarla mahsulünün de onda birini fakire vermek farzdır. Bu onda bir zekâta da uşur denir. 

(Zekât vermeyene Allahü teâlâ lanet eder.) [Nesai]

4- Oruç tutmak
Ramazan ayında, bir ay oruç tutmak farzdır. Tutmamak büyük günahtır.


5- Hac etmek
Mekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çoluk-çocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır.





Zekât vermemek ve borcunu ödememek haramdır. Din kitaplarında, (Haram işleyenin, haram yiyenin duası kabul olmaz) ve (Farz borcu olanın nafileleri kabul olmaz) buyuruluyor. Zekât vermeyen zengin, binlerce fakirin hakkını gasbetmiş olduğu için ve Allahü teâlânın emrini yapmadığı için, bunun hiçbir hayratı, hasenatı kabul olmuyor. İmkânı varken borcunu ödemeyen de, böyle haklar altında kalmaktadır.

26 Şubat 2015 Perşembe

ANA BABA DUASI

ANA BABA DUASI







ANA BABA DUASI

Enver Ören Ağabey kendisini anlatıyor: Ben Enver  Abi...
Enver Ören kimdir? Ben de onu merak ediyorum. Herkes bana bunu soruyor, “Sen kimsin?” diyorlar.
“Öğretmensin. Gazeteci değilsin. Niye gazetecilik yapıyorsun?” Veya “Asistandın, sanayici değildin, sanayide nasıl muvaffak oluyorsun?” Şimdi efendim, işin temelinde bir sır var. O sır da evvela babamın, sonra da annemin duası var benim üzerimde…
ANA BABA DUASI
Ben on beş yaşındayken babamı kaybettim. Bana iki vasiyeti oldu: 
Bir tanesi, “Ölüm hariç, deli olursan hariç, hiçbir vakit namaz üzerinden geçmeyecek. Ancak bu iki unsur seni bu ibadetten alıkoyar. Baba hakkım üzerine sana vasiyetimdir; karada, havada, denizde, nerde olursan ol, Allah'ın bu emri senin üzerinden geçmeyecek.”
Allaha hamdolsun, bir defa Kuleli Askerî Lisesi son sınıfında Fizik imtihanında unuttum. Onu hatırlıyorum. Ondan sonra da hatırlamıyorum. Fakat buna rağmen otuz senedir kaza namazı kılıyorum.
İkincisi; mübarek babam nüfus cüzdanımın arkasına yazmış: “Oğlum! Eğer bir fakülteyi bitirmezsen sana hakkımı helal etmem!” 
Şimdi keramete bakın efendim. 
1954 senesiydi. Babam yeni vefat ettiği için çok üzgündüm. Lise 1'de, 3 Kasım'da ortada kaldım. En büyük kardeş, ben…  Diğerleri küçük. Dört tane abim ölmüş. 
Annem dedi ki, “Oğlum sen okuldan çık artık. Git bir bankaya memur ol.” 
Ben başladım okuldan kaçmaya. On beş yaşında çocuğum. Düşünün, on beş yaşında iken ben oğlum Mücahid'i bir yere gönderemezdim. Neyse… Okuldan kaçıyoruz. Bir gün, bir arkadaş, bana çok büyük iyiliği oldu, beraber kaçtık. Ben ağlıyorum. 
 “Niye ağlıyorsun?” 
 “Babam vefat edeceği sırada beni yanına çağırıp dedi ki:  Oğlum, kitaplarını al, şöyle önümden geç! Ben ahirete gidiyorum. Allah'ın huzuruna varınca diyeceğim ki (Ya Rabbi, ben gözlerimi, oğlumu tahsile gönderirken kapattım).' İşte bunları düşünerek, okuyamayacağım diye üzülüyorum. Onun için ağlıyorum.”  
“Sen Kuleli'ye git.” 
“Kuleli nedir?” 
“Bir askerî mektep…” 
“Nerede?” 
“İstanbul'da.”
“Allah Allah! Nasıl gidilir?  
 “Ama galiba imtihan vakti geçmiş.” 
“Gel”, dedim. “PTT'ye gidip telgraf çekelim.” 
Gittik postaneye, bir telgraf. İşte; “Babam öldü. Okumak istiyorum. Beni okulunuza kabul eder misiniz?” gibi bir şey. 
Telgrafı çektik. Üç dört gün sonra bir cevap: “İlk kanaat notlarını gönderin.” 
Okuldan kaçmalar sebebiyle Tarih dört, zayıf yani. Bir kırıkla notları gönderdik. 
Kuleli'den cevap: “Kırık notunuz olduğu için almamamız lazım iken istisna olarak sizi kabul ettik.”
İşte baba duası! 
Efendim, Kuleli'ye geldim. O da bir macera. Gece saat on birde, Çengelköy'ü bilmiyorum. On beş yaşındayım. Elimde bir kâğıt, sadece bir adres... 
Trende bir kadıncağız, başörtülü böyle, altmış altmış beş yaşlarında; beni mahcup ve mahzun görünce; “Oğlum, sen nereye gidiyorsun?” dedi. 
Dedim; “Anneciğim, ben Kuleli'ye gidiyorum ama bilmiyorum neresi. İşte bir adres var elimde.” 
“Niye gidiyorsun?” 
“Okumaya gidiyorum.”
“Peki, ben seni götürürüm” dedi. Saat on birde. Taksi tuttu. Beraber Kuleli'ye kadar geldik. “Hadi oğlum” dedi. “Allah sana yardım eylesin.” 
Yıl 1953
İşte baba duası! 



ENVER AĞABEYİMİZ