Ücretsiz Online Ziyaretci Sayaci

18 Aralık 2014 Perşembe

GEMİÇLİ MEHMET EMİN GÜLER

YEĞENİM. GEMİÇLİ MEHMET EMİN GÜLER.
ANNESİ DE BABASI DA GEMİÇLİ

GEMİÇ KÖYÜ
KARDEŞİM TURHAN'IN OĞLU.

BABAMIZ HACI ŞERAFETTİN GÜLER'İN TORUNU.

ANNEMİZ HALİDE ORHAN GÜLER'İN TORUNU


ANNESİ TARAFINDAN DA:
GEMİÇLİ HACI HALİL ŞAFAKLAR'IN TORUNU



MEHMETEMİN 2013 YILINDA  DENİZLİDEKİ ÜNİVERSİTEDEN MEZUN OLDU.

 ÜNİVERSİTEYİ BİTİRDİĞİ YIL ASKERE GİTTİ.
KIBRISTA ASKERLİK YAPTI.
 AZ ÖNCE YURDA DÖNDÜ.
26 MAYIS 2013



YEĞENİM MEHMET EMİN GÜLER:
4 ŞUBAT 2016 PERŞEMBE GÜNÜ EVLENDİ.
DÜĞÜN GECESİ FAZLA RESİM ÇEKEMEDİM. SEVİNÇ VE ÜZÜNTÜ BİR ARADAYDI.
ALLAHU TEALA YEĞENİM MEHMET EMİNE MUTLULUKLAR VERSİN.
İKİ CİHANDA AZİZ OLSUN. İNŞAALLAH..
























28 Kasım 2014 Cuma

HAK DİN İSLAMİYET


HAK DİN İSLAMİYET
hastane_randevu.jpeg
19 10 2013

HAK DİN İSLAMİYET

HAK DİN İSLAMİYET |  görsel 1
HAK DİN İSLAMİYET |  görsel 2
HAK DİN İSLAMİYET |  görsel 3
AŞAĞIDAKİ BİLGİLER
TAM İLMİHAL
(SEADET-İ EBEDİYYE)
Kitabından alıntıdır.
Bu Kitabı hazırlayan Büyük İslam Alimi
Hüseyin Hilmi Işık Efendidir.
İslam Hilali
İSLAMİYET
ADEM ALEYHİSSELAM
ÂDEM “aleyhisselâm”: Yeryüzünde yaratılan ilk insandır ve ilk Peygamberdir.
Bütün insanların babasıdır. Çesidli memleketlerden getirilen toprakları melekler
su ile çamur yapıp, insan sekline koydu. Mekke ile Tâif arasında kırk sene
yatıp (Salsâl) oldu. Pismis gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselâmın nûru alnına
kondu. Sonra Muharremin onuncu Cum’a günü rûh verildi. Herseyin ismi ve
fâidesi bildirildi. Boyu ve yası kesin olarak bildirilmedi. Bir rivâyetde boyu besyüz
zrâ’ [ikiyüzelli metre] idi. Cennetden çıkınca altmıs zrâ’ oldu. Allahü teâlânın
emri ile, bütün melekler, Âdeme dogru secde etdi. Meleklerin hocası olan Iblîs,
emri dinlemedi. Secde etmedi. Kırk yasında iken (Firdevs) adındaki Cennete götürüldü.
Cennetde yâhud dahâ önce, Mekke dısında uyurken sol kaburga kemiginden,
hazret-i Havvâ yaratıldı. Allahü teâlâ, bunları nikâh etdi. Cennetde, bin sene
kadar yasayıp, yasak edilen agaçdan unutarak, önce Havvâ, sonra kendisi,
bugday yidikleri için çıkarıldılar. Âdem “aleyhisselâm”, Hindistânda, Seylân (Serendip)
adasına, Havvâ ise, Ciddeye indirildi. Ikiyüz sene aglayıp yalvardıkdan sonra,
tevbe ve düâları kabûl olup, hacca gelmesi emr olundu. Arafât ovasında, Havvâ
ile bulusdu. Kâ’beyi yapdı. Her sene hac yapdı. Arafât meydânında veyâ baska
meydânda, kıyâmete kadar gelecek çocukları, belinden zerreler hâlinde çıkdı.
(Ben sizin Rabbiniz degil miyim?) soruldu. Hepsi (Evet) dedi. Sonra, hepsi zerreler
hâline gelip, beline girdiler. Yâhud, belinden yalnız kendi çocukları çıkdı. Her
çocugun belinden, bunun çocukları çıkdı. Böylece, herkes, kendi babasından zâhir
oldu. Sonra Sâma geldiler. Burada yirmi def’a ikiz evlâdı, bir def’a da yalnız Sît
“aleyhisselâm” oldu. Neslinden kırkbin kisiyi gördü. Binbesyüz yasında iken evlâdına
Peygamber oldu. Evlâdı çesidli dil ile konusdu. Cebrâîl “aleyhisselâm”
oniki kerre gelmisdir. Oruc, her gün bir vakt nemâz, gusl abdesti emr edildi. Kitâb
gelip, fizik, kimyâ, tıb, eczâcılık, matematik bilgileri ögretildi. Süryânî, Ibrânî
ve Arabî diller ile kerpiç üstünde çok kitâb yazıldı. Hiç sakalı yok idi. Ilk sakalı
çıkan Sît aleyhisselâmdır. Çok güzel idi. Siyâh saçlı, bugday renkli idi. Havvâ da
böyle idi. Bir rivâyete göre, ikibin yasına gelince, onbir gün hasta olup, Cum’a günü
vefât etdi. Havvâ, kırk sene sonra Ciddede vefât etdi. Kabrleri, Kudüsde veyâ
Minâda mescid-i Hîfde veyâ Arafâtdadır. Hayâtlarını bildiren rivâyetler de çok
farklıdırlar.
MUSA ALEYHİSSELAM
MÛSÂ “aleyhisselâm”: Büyük Peygamberdir. Benî Isrâîle gelen Resûldür.
Avrupalılar, buna Möise, Mose der. Ya’kûb aleyhisselâmın soyundandır. Imrân
adında bir zâtın ogludur. Yûsüf aleyhisselâmdan sonra, Benî Isrâîl, Mısrda çogaldı.
Dinlerine sarılıp, ibâdet ederlerdi. Fekat, zulm ve hakâret görürlerdi. Îsâ aleyhisselâmdan
bir rivâyete göre, binyediyüzbes [1705] sene önce, Mûsâ “aleyhisselâm”
tevellüd etdi. Annesi bunu bir besige koyup, Nil nehrine bırakdı. Besik
Fir’avnın serâyı önünden geçerken, Fir’avnın zevcesi (Âsiye) bunu alıp büyütdü.
Kırk yasına gelince, akrabâlarını ögrenip, onların yanına gitdi. Kendisinden üç yas
büyük olan Hârûn ile bulusdu. Birgün, bir Mısrlı kâfirin [kıptînin], Benî-Isrâîlden
birine iskence etdigini gördü. Kurtarırken, kıptî öldü. Korkup, Medyen sehrine gitdi.
Orada Su’ayb aleyhisselâmın kızı ile evlendi. Ona, on sene hizmet etdi. Mısra
dönmek için yola çıkdı. Yolda Tûr dagında, Allahü teâlâ ile konusdu. Mısra gelip
Fir’avnı dîne da’vet etdi, Benî Isrâîle serbestlik verilmesini istedi. Fir’avn kabûl
etmedi. (Mûsâ büyük sihrbâzdır. Bizi aldatıp, memleketimizi elimizden almak istiyor)
dedi. Yanındaki vezîrlere sordu. Onlar da, (Sihrbâzları topla, onu maglûb
etsinler) dediler. Sihrbâzlar geldiler. Mısr halkı önünde, ipleri yere atdılar. Her ip,
yılan görünüp, Mûsâ aleyhisselâma dogru yürüdü. Mûsâ “aleyhisselâm” asâsını yere
bırakdı. Büyük yılan oldu. Ipleri yutdu. Sihrbâzlar sasırdı. Îmân etdiler. Fir’avn
kızdı. (O, sizin ustanız imis. Ellerinizi, ayaklarınızı kesecegim. Hepinizi hurma dallarına
asacagım) dedi. (Biz Mûsâya inandık. Onun Rabbine sıgınıyoruz. Yalnız
Onun afv ve merhametini isteriz) dediler. Kâfirlerin suları kan oldu. Kurbaga yagdı.
Cild hastalıkları ve üç gün karanlık oldu. Fir’avn, bu mu’cizeleri görünce korkdu.
Izn verdi. Mûsâ aleyhisselâm, Benî Isrâîl ile, Mısrdan çıkıp, Kudüse dogru giderken,
Fir’avn pismân oldu. Askerleri ile arkalarına düsdü. Süveys körfezi açılıp,
mü’minler karsıya geçdi. Fir’avn geçerken, deniz kapandı. Fir’avn askeri ile birlikde
boguldu. Benî Isrâîl, yolda öküze tapanları gördüler. (Biz de böyle tanrı isteriz)
dediler. Mûsâ aleyhisselâm, (Allahdan baska ma’bûd yokdur. Allah sizi
kurtardı) dedi. Sonra Tîh çölüne düsdüler. Yolu sasırdılar. Aç ve susuz kaldılar.
Gökden (Men) ve (Selva) inerdi. Bunları yirlerdi. Asâsı ile yere vurdu. Su çıkdı.
Bundan içerlerdi. (Helva ile etden bıkdık. Bakla, sogan gibi seyler isteriz) dediler.
Mûsâ aleyhisselâmı gücendirdiler. Bunun için, kırk sene çölde kaldılar. Mûsâ
“aleyhisselâm”, Hârûn “aleyhisselâm”ı vekîl bırakıp, Tûr dagına gitdi. Orada
kırk gün ibâdet etdi. Allahü teâlânın kelâmını isitdi. (Tevrât) kitâbı kendisine indirildi.
Tîh çölünde, Sâmirî adında bir münâfık, herkesdeki altınları, süs esyâsını
eritip, bunlardan bir buzagı yapdı. (Mûsânın ilâhı budur. Buna tapınız!) dedi.
Tapmaga basladılar. Hârûn aleyhisselâmı dinlemediler. Mûsâ “aleyhisselâm” Tûrdan
gelip bu hâli görünce çok kızdı. Sâmirîye la’net etdi. Kardesinin sakalından tutup
darıldı. Pismân olup kendisine yalvardılar. (Tevrât)a göre ibâdet etmege basladılar.
Mûsâ “aleyhisselâm” ümmeti ile Lût gölünün cenûb tarafına geldi. (Üc bin
Unk) adında bir melik ile harb etdi. Serî’a nehri sarkındaki yerleri ele geçirdi. Erîha
sehri karsısındaki daga çıkdı. Ken’ân ilini uzakdan gördü. Yerine Yûsa’ aleyhisselâmı
halîfe bırakıp, yüzyirmi [120] yasında, orada vefât etdi.
Mûsâ aleyhisselâmdan sonra yine bozuldular. Yetmisbir fırkaya ayrıldılar.
Tevrâtı degisdirdiler. (Talmud) denilen din kitâbı yazdılar ki, (Misnâ) ve (Gamârâ)
diye iki kısmdır. (Mîzân-ül-mevâzîn) kitâbı, yehûdîlerin ve hıristiyanların ellerindeki
Tevrât ve Incîl dedikleri kitâbların Allah kelâmı olmadıklarını isbât
etmekdedir. Kitâb fârisîdir. Hakîkat Kitâbevi tarafından basdırılmısdır. Ikiyüzelliyedinci
sahîfesinde diyor ki, (Yehûdî i’tikâdına göre, Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma,
Tûr dagında Tevrât kitâbını verdigi gibi, ba’zı ilmleri de ilhâm eylemis. Mûsâ,
bu ilmleri Hârûna, Yûsa’a ve El-Ye’âzâra bildirmis. Bunlar da, sonra gelen peygamberlere
ve nihâyet mukaddes Yehûdâya bildirmisler. Bu da, mîlâdın ikinci asrında,
bu ilmleri, kırk senede, bir kitâb hâline getirmis. Bu kitâba (Misnâ) denilmis.
Mîlâdın üçüncü asrında Kudüsde ve altıncı asrında Bâbilde Misnâya birer serh
yazılmıs. Bu serhlere (Gamârâ) denilmis. Misnâ ile iki Gamârâdan birini, bir kitâb
hâline getirip, bu kitâba (Talmud) demislerdir. Kudüs Gamârâsından meydâna
gelen Talmuda (Kudüs Talmudu), Bâbil Gamârâsından meydâna gelene (Bâbil
Talmudu) demislerdir. Hıristiyanlar bu üç kitâba düsmandır. Bu düsmanlıklarının
sebeblerinden birisi, Îsâ aleyhisselâmı asmak için hâzırladıkları çarmıhı tasıyan
ve çarmıha gerilme hâdisesinde bulunan Sem’un, Misnâyı rivâyet edenler arasındadır
derler. Talmudda müslimânların inandıgı seyler de bulundugu için, hıristiyanlar,
müslimânları bu bakımdan da inkâr ediyorlar.) Yehûdîler kendi din
adamlarına (Haham) derler. El-Ye’âzâr, Suayb aleyhisselâmın oglu idi.
İSA ALEYHİSSELAM
ÎSÂ “aleyhisselâm”: Insan idi. Peygamber idi. Allahü teâlâ, Onu babasız
yaratdı. Annesi hazret-i Meryem, Hunnenin kızı idi. Hunne, Imrânın hem
üvey kızı, hem zevcesi idi. Kudüsün Beyt-i Lahm kasabasında tevellüd etdi. Annesi
yirmi yasında idi. Rum Kayserinin Sâmda vâlîsi olan Herdüs, babasız dogdugu
için, ikisini öldürmek istedi. Meryemin amcası oglu Yûsüf Neccar, bunları
Mısra götürdü. Oniki sene sonra, Herdüsün öldügünü haber alınca, Sâmın Nâsıra
kasabasında cebel-i Halîl köyüne getirdi. Otuz yasında Peygamber oldu. Otuzüç
yasında, diri olarak göke kaldırıldıgı, bütün islâm kitâblarında yazılıdır. Kendisine
az kimse inandı. Kıyâmet yaklasınca Sâmda, Ümeyye câmi’i minâresine inecek,
evlenecek, çocukları olacak, hazret-i Mehdî ile bulusacak, kırk sene yasayıp,
Medînede vefât edip, Hucre-i se’âdete defn edilecekdir. Allahü teâlâ, buna (Incîl)
kitâbını gönderdi. Incîlde Allahü teâlânın bir oldugu, Îsâ aleyhisselâmın, Allahın
kulu ve Peygamberi oldugu, âhır zemânda, Ahmed isminde bir Peygamber
gelecegi yazılı idi. Bolüs [Pavlos] isminde bir yehûdî, Îsevî görünüp, Havârîler arasına
karısdı. Îsâ aleyhisselâmdan sonra, ilk isi, hakîkî Incîli yok etmek oldu. Havârîlerden
olan Barnabas, Îsâ aleyhisselâmdan gördüklerini ve isitdiklerini dogru
olarak yazdı ise de, Bolüs bunun yayılmasına mâni’ oldu. Dahâ sonra, bozuk Incîl
kitâbları her yere yayıldı. Kitâbın sonundaki ism cedvelinde Barnabas ismine
bakınız! Simdi elde bulunan Incîller birbirlerine benzemiyor. Katolikler, ortodokslar
ve protestanlar, hep baska baska Incîller okuyorlar. Birbirlerini begenmiyorlar.
Îsâ aleyhisselâm kendisine inananlar arasından oniki kisiyi seçdi. Bunlara
(Havârî) denir. Yehûdîlerin çogu inanmadı. Kendisine ve annesine çok kötü seyler
söylediler. Îsâ aleyhisselâm göke çıkarıldıkdan kırk sene sonra, Romalılar
Kudüse hücûm etdi. Yehûdîlerin çogunu öldürdü, bir kısmını da esîr etdiler. Sehri
yagma etdiler. Kitâblarını yakdılar. Yehûdîler, sonra hakîr, zelîl oldular.
MUHAMMED ALEYHİSSELAM
MUHAMMED “aleyhisselâm”: Allahü teâlânın Resûlüdür. Habîbidir.
Peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Babası Abdüllahdır. Mîlâdın besyüzyetmisbir
[571] senesi nisan ayının yirmisine rastlayan, Rebî’ul-evvel ayının onikinci
pazartesi gecesi, sabâha karsı, Mekkede tevellüd etdi. Babası, dahâ önce vefât
etmis idi. Altı yasında iken annesi, sekiz yasında iken dedesi vefât etdi. Sonra,
amcası Ebû Tâlibin yanında büyüdü. Yirmibes yasında iken, Hadîce-tül-kübrâ
ile evlendi. Bundan dört kızı, iki oglu oldu. Ilk oglunun adı Kâsım idi. Bundan
dolayı, kendisine (Ebül-Kâsım) da denir. Kırk yasında iken, bütün insanlara ve cinne
Peygamber oldugu bildirildi. Üç sene sonra, herkesi îmâna çagırmaga basladı.
Elliiki yasında iken, bir gece Mekkeden Kudüse ve oradan göklere götürülüp
getirildi. Bu yolculuguna (Mi’râc) denir. Mi’râcda, Cennetleri, Cehennemleri ve
Allahü teâlâyı gördü. Bes vakt nemâz, bu gece farz oldu. Târîhcilere göre mîlâdın
622 senesinde, Allahü teâlânın emri ile, Mekkeden Medîneye gitdi. Bu yolculuguna
(Hicret) denir. Medîne sehrinin Kubâ köyüne geldigi, Rebî’ul-evvel ayının sekizinci
pazartesi gününe tesâdüf eden efrencî Eylül ayının yirminci günü müslimânların
(Hicrî semsî) târîh baslangıcı oldu. Müslimânların (Hicrî kamerî) seneleri de,
o senenin Muharrem ayından baslar ve gökdeki ayın, dünyâ etrafında oniki def’a
dönmesi bir kamerî sene olur. Hicrî 11 [m. 632] senesinde, Rebî’ul-evvel ayının onikinci
pazartesi günü, ögleden evvel vefât etdi. Salıyı çarsambaya baglıyan gece [Çarsamba
gecesi] yarısı, vefât etmis oldugu odaya defn edildi. Vefâtında, kamerî 63,
semsî seneye göre 61 yasında idi.
Muhammed “aleyhisselâm” beyâz idi. Bütün insanların en güzeli idi. Güzelligini,
herkese belli etmezdi. Onun güzelligini bir kerre gören, hattâ rü’yâda gören
kimsenin ömrü, lezzet ve nes’e ile geçmekdedir. O, her zemânda, dünyânın her yerinde
olan ve gelecek olan her insandan, her bakımdan üstündür. Aklı, fikri, güzel
huyları, bütün organlarının kuvveti her insandan ziyâde idi.
Çocuk iken iki kerre, ticâret edenlerle Sâm tarafına gitdi ve Busrâ denilen
yerden geri döndüler. Ondört veyâ onyedi yasında amcası Zübeyr ile Yemene git-
– 1139 –
di. Baska hiçbir zemân, hiçbir yere gitmedi. Ümmî idi. Ya’nî hiç mektebe gitmedi.
Kimseden ders almadı. Fekat, herseyi biliyordu. Ya’nî herneyi düsünse, herneyi bilmek
istese, Allahü teâlâ Ona bildiriyordu. Cebrâîl “aleyhisselâm” adındaki melek
gelip, Ona her istedigini söylüyordu. Mubârek kalbi, günes gibi, nûr saçıyordu. Onun
saçdıgı ilm, ma’rifet nûrları, radyo dalgaları gibi, yerlere, göklere, heryere saçılıyordu.
Simdi, kabrinden de yaymakdadır. Yayma kuvveti, her ân artmakdadır.
Elektro-manyetik dalgaları almak için, radyo alıcısı lâzım oldugu gibi, Onun nûrlarını
almak için de, Ona inanan ve seven ve gösterdigi yolda giderek temizlenen
kalb lâzımdır. Böyle kalbi olan insan, bu nûrları alır ve bu da, etrâfa nesr eder, yayar.
Böyle büyük insanlara (Velî) denir. Bu Velîyi tanıyan, inanan ve seven kimse,
bunun karsısında edeble oturur veyâ uzakda, onu edeb ile, sevgi ile düsünürse,
bu kimsenin de kalbi, nûr, feyz almaga, temizlenmege, olgunlasmaga baslar. Allahü
teâlâ, bedenimizi, maddemizi, yetisdirmek için günes enerjisini sebeb kıldıgı gibi,
rûhlarımızı, kalblerimizi olgunlasdırmak, insanlıkda yükseltmek için de, Muhammed
aleyhisselâmın kalbini, oradan fıskıran nûrları sebeb kılmısdır. Insanı besliyen,
yapısını ve enerjisini saglıyan bütün besi maddeleri, günes enerjisi, özümleme ile
hâsıl oldukları gibi, kalbe, rûha gıdâ olan, Evliyânın sohbetleri, sözleri ve yazıları
da, hep Resûlullahın mubârek kalbinden fıskıran nûrlarla hâsıl olmusdur.
Allahü teâlâ, Cebrâîl “aleyhisselâm” adındaki bir melek ile, Muhammed aleyhisselâma
(Kur’ân-ı kerîm)i gönderdi. Insanlara dünyâda ve âhıretde lüzûmlu, fâideli
olan seyleri emr etdi. Zararlı olanları yasak etdi. Bu emrlerin ve yasakların
hepsine (Islâm dîni) veyâ (Islâmiyyet) denir.
Muhammed aleyhisselâmın her sözü dogrudur, kıymetlidir, fâidelidir. Böyle olduguna
inanan kimseye (Mü’min) ve (Müslimân) denir. Muhammed aleyhisselâmın
sözlerinden birine inanmıyan, begenmiyen kimseye kâfir denir. Allahü teâlâ,
mü’min olanı sever. Bunu Cehennemde sonsuz olarak bırakmaz. Yâ Cehenneme
hiç sokmaz, yâhud, kabâhati için, soksa da, sonra Cehennemden çıkarır. Kâfir olan
kimse, Cennete giremez. Dogru Cehenneme girer ve oradan hiç çıkmaz. Ona
inanmak, Onu sevmek, bütün se’âdetlerin, râhatlıkların, iyiliklerin basıdır. Onun
Peygamber olduguna inanmamak ise, bütün felâketlerin, sıkıntıların, kötülüklerin
basıdır. Aklı, zekâsı, güzel ahlâkı ve deryâ gibi olan her nev’ ilmi ve mu’cizeleri,
islâmiyyetin hak din oldugunu gösteren vesîkalardır.
Yâ Allah! Yâ Rahmân! Yâ Rahîm! Yâ Afüvvü yâ Kerîm! Fa’fü annâ, vagfirlenâ,
verhamnâ, vensurnâ alel-kavmil kâfirîn!
Çok mühim ilâve: Peygamberler vâsıtası ile, Allah tarafından bildirilmis olan
yasamak yoluna (Din) denir. Insanların yapdıgı yasamak yoluna (Kanûn) denir.
Din, anadan, babadan ve kitâbdan ögrenilir. Dinsiz insan olamaz. Her insan,
dîninin emrlerine uygun olarak yasar. Dînine uyanın, dünyâda râhat yasayacagına
ve âhıretde Cennete giderek, sonsuz se’âdete kavusacagına, baska dinde
olanların, dünyâda sıkıntı çekeceklerine ve âhıretde Cehennem atesinde sonsuz
yasayacaklarına inanır. Herkes, dînini övmekdedir. Propagandalarla, reklâmlarla
herkesi kendi dînine çagırmakda, böylece kendi dîninin dogru olduguna
inanmakda ve herkesi inandırmakdadır. Insanın dünyâ ve âhıret se’âdeti, dînine
baglı oldugu için, insan, anasından, babasından ögrendigi dînine baglı
kalmamalı ve propagandalara ve reklâmlara aldanmamalı, mevcûd dinlerin
hepsini incelemeli, dogru oldugunu anladıgı dîne sarılmalıdır.
Hakîkat Kitâbevinin çıkardıgı kitâblar, bütün dinleri tarafsız olarak bildiriyor.
Uzun senelerin tedkîki netîcesinde, bütün dinleri okuyucularına haber
veriyor. Islâm dîninin ise, hiç degisdirilmemis hak din oldugunu, bütün insanlara
se’âdet yolunu gösterdigini, inanılacak dînin yalnız islâmiyyet oldugunu bildiriyor.
Tahsîlli, akllı her gencin, Hakîkat Kitâbevinin kitâblarını muhakkak okumalarını
tavsiye ederiz. Aklı ile, ilmi ile, vicdânı ile karâr vererek, se’âdete kavusmaları,
yalan ve hîleli yazılar ile okuyucularını aldatanların tuzaklarına
düsmemeleri, dünyâda ve âhıretde felâketlere, sonsuz azâblara ugramamaları
için düâ ederiz.
Kıl nemâzı, elin harâma salma,
çok yasarım, dünyâ hep kalır sanma!
Bes nemâza sarıl, gençlik çagında!
Ekdigini biçersin, Cennet bagında.
Iki kisi ölümü hâtırlamaz,
harâm isler, biri de nemâz kılmaz!
Birgün gelir, tutmaz olur bu eller,
söyliyemez, Allah demeyen diller!
Allahü teâlâ, rahmân sıfatı ile, iyi seyleri, kahhâr sıfatı ile kötü seyleri yaratmakdadır.
Dünyâda iyi, fâideli seylerle, kötü, zararlı seyler karısıkdır. Allahü teâlâ,
çok merhametli oldugu için, insanda, iyi isleri kötülerinden ayıran bir kuvvet
yaratdı. Bu kuvvete (Akl) denir. Akl da bu ayırma isini tam yapamıyacagı için, Allahü
teâlâ, kullarına çok acıyarak, bu ayırma isini kendisi yapdı. Iyi ve kötü isleri
ayırarak bunları Peygamberleri vâsıtası ile kullarına bildirdi ve iyi islerin yapılmasını
emr ve kötülerin yapılmasını yasak etdi. Allahü teâlânın bu emr ve yasaklarına
(Din) denildi.
Muhammed aleyhisselâma inanıp da, baska bir Peygambere inanmıyan kimse,
buna da inanmamıs olur. Çünki, Muhammed aleyhisselâma inanmak için, Peygamberlerin
hepsine inanmak lâzımdır. Müslimânlık, medeniyyete sebeb olmakdadır.
Medeniyyet, jet ve elektronik âletler yapmak degil, bunları zulm yapmak için
kullanmayıp, insanlara hizmet için kullanmakdır. Avrupada, Amerikada ba’zı
fen adamları, dinlerinden uzaklasınca, basarılı oldu. Müslimân ismini tasıyan
ba’zı ahmaklar, islâmiyyetden uzaklasınca basarısız oluyor. Bunun sebebini iyi anlamalıdır.
_________________________
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Yâ Allah, yâ Allah, yâ Allah, yâ Rahmân, yâ Rahîm. Ilâhî! Bi hakkı
Muhammedin “aleyhisselâm” igfir lî ve liebî Sa’îd efendi Lofcavî ve liümmî
Âise hanım ve liebnâî ve benâtî ve liceddî ve liesâtizetî seyyid Abdülhakîm-i
Arvâsî elmerhûm senete 1943 fî karyeti Baglûm min kurâ Ankara ve seyyid
Fehîm-i Arvâsî ve seyyid Tâhâ-i Hakkârî ve Mevlânâ Hâlid-i Bagdâdî
“rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” ve lil-mü’minîne vel mü’minât vel
müslimîne vel müslimât elahyâi minhüm vel emvât birahmetike yâ
erhamerrâhimîn. Velhamdülillahi Rabbil âlemîn. Âmîn! Hüseyn Hilmi bin
Sa’îd Istanbûlî gafarallahü teâlâ lehü ve li âlihi ve ümmehâtihi ecma’în.
TEVHÎD DÜÂSI
Yâ Allah, yâ Allah. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Yâ
Rahmân, yâ Rahîm, yâ afüvvü yâ Kerîm, fa’fü annî verhamnî yâ
erhamerrâhimîn! Teveffenî müslimen ve elhıknî bissâlihîn. Allahümmagfirlî
ve li-âbâî ve ümmehâtî ve li âbâ-i ve ümmehât-i zevcetî ve li-ecdâdî ve
ceddâtî ve li-ebnâî ve benâtî ve li-ihvetî ve ehavâtî ve li-a’mâmî ve ammâtî
ve li-ahvâlî ve hâlâtî ve li-üstâzî Abdülhakîm-i Arvâsî ve li kâffetil
mü’minîne vel-mü’minât. “Rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în.”
Hüseyin Hilmi Işık
HÜSEYİN HİLMİ IŞIK
HÜSEYN HILMI ISIK “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Nâm-ı müsteârı
(Sıddîk Gümüs)dür. Babası Sa’îd, dedesi Lofcanın Tepova köyünden Ibrâhîm
Pehlivândır. Ikisi de Eyyûb Sultânda medfûndur. Balkan harbinde sehîd oldugu
tepeye ismi verilen Bursalı Kâmil efendi ile hemsîresi Âise hanımın anneleri Fâtıma
hanım Ibrâhîm Pehlivânın birâderinin kızıdır. Çesidli din ve fen kitâblarının
yazarıdır. Türkçe, arabî, fârisî, fransızca, almanca ve ingilizce kitâbları nesr etmisdir.
Kitâbları bütün memleketlerde okunmakdadır. Tegmenlikden albaylıga kadar
türk ordusunda zehrli gazlar mütehassıslıgı ve kimyâ ögretmenligi yapmıs, çok
subay yetisdirmisdir. Istanbul üniversitesinde çalısarak, (Phenyl-ciyan-nitrometan)
cisminin sentezini yapmıs ve formülünü bulmusdur. Bunu bildiren raporunu Fen
fakültesi 1937 de, (Fritz Arndt, Lotte Loewe, Hilmi Isık) ismleri ile Devlet matbaasında,
ingilizce olarak, 2.ci cild numarası ile basdırmısdır. Ayrıca fen fakültesinin
1937 senesi ikinci kânûn târîhli (Fen fakültesi mecmu’asında) 139.cu sahîfesinde
nesr edilmisdir. Bu basarılarından dolayı çok tebrîkler almısdır. Din bilgilerinde
derin âlim ve tesavvuf ma’rifetlerinde kâmil ve mükemmil olan, kerâmetler,
hârikalar sâhibi seyyid Abdülhakîm efendinin yetisdirdigi salâhiyyetli bir din
adamıdır. 1929 dan 1362 [m. 1943] senesine kadar o büyük zâtdan ders almıs,
arabî ve fârisî tercemeler yaparak gençlige hizmet için çalısmısdır. (Hakîkat Kitâbevi)nde, 1415 hicrî ve 1995 mîlâdî senesinde, kendi hâzırladıgı 60 arabî ve 25 fârisî ve 14 türkçe ve bunlardan terceme etdirdigi, fransızca, ingilizce, almanca, rusca ve arnavudca ve diger dillerdeki kitâbların mikdârı yüzden fazladır.
Hakîkat Kitâbevinin basdırdıgı kitâblar, (Internet) vâsıtası ile bütün dünyâya dagılmakdadır.
Hüseyn Hilmi Isık “rahmetullahi aleyh”
1911 de, Eyyûb Sultânda, (Vezîr tekkesi)nde
tevellüd etdi. Ilk tahsîlini Eyyûb sultân Resâdiye nümûne mektebinde, lise tahsîlini
Halıcıoglu askerî lisesinde yapdı. 1960 da tekâ’üd oldu. 2000 ve sonraki senelerde
Bogaziçinde Sarıyerdeki yalısında, kitâblarına ilâveler yaparak ve tevbe ve
istigfâr ile vaktlerini kıymetlendirdi. Talebelerinden baska hiç kimse ile görüsmezdi.
26 Ekim 2001 [9 Sa’bân 1422]de vefât etmis olup, Kasgârî dergâhı yanında medfûndur.

65
0
0
Yorum Yaz