Ücretsiz Online Ziyaretci Sayaci

20 Şubat 2016 Cumartesi

ZULKARNEYN KİMDİR








Yeryüzüne Hakim olan Dört Kişi...
Peygamberimiz buyurdu ki;''İsmini duyduğunuz kimselerden yeryüzüne dört kişi mâlik oldu.
 İkisi mümin ikisi kâfir idi. 
Mümin olan ikisi Zülkarneyn ile Süleyman (aleyhisselam) idi.
 Kâfir olan ikisi de Nemrûd ile Buhtunnasar idi. 
Beşinci olarak yeryüzüne benim evlâdımdan biri yâni Mehdî mâlik olacaktır.''
 
ZÜLKARNEYN
ALEYHİSSELÂM
Peygamber ve-
ya velî olduğu bildirilmiştir.
 Hazreti Nuh’un oğlu
Yafes’in soyundandır. Asıl
ismi İskender’dir. Doğuya
ve batıya hükmettiği için, Zül-
karneyn namıyla anılıyor.
İbrahim aleyhisselâm
ile birlikte haccetti.
Onun
elini öpüp duâsını aldı.
Teyzesinin oğlu Haz-
reti Hızır’ı
ordusuna başkomutan tayin etti.
Hazreti
Zülkarneyn,
doğuya ve batıya seferler yaptı.Dünyanın Hakimi oldu.
Resulullah efendimiz;
(Yeryüzüne dört
kişi hakim oldu. ikisi mümin, ikisi de kâfir idi. Mümin olan ikisi, Zülkarneyn ile Süleyman[aleyhimesselam]idi.
Kâfir olan ikisi de, Nemrud ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak
yeryüzüne benim evla-
dımdan biri, yani Mehdî
hakim olacaktır)
buyurdular.
Resulullah Efendimiz; Peygamberliğini ilan edince, Mekkeli müşrikler,
Medine Yahûdilerine
adam gönderip, Resulul-
lah efendimizi imtihan
için, onlardan bilgi istediler.
Medine Yahûdileri,
onlara;
Zülkarneyn’i
sormalarını
tavsiye ettiler.
Sonra da dediler ki:
- Eğer
bilgi verirse, peygamberdir, Ona uyun.
Cevap veremezse, yalancıdır. Ona inanmayın.
Dediler.
Yahûdilerden bu bilgiyi
 öğrenen Mekkeli
müşrikler, Resulullah
efendimize gelip, bu
soruyu sordular.
Resulullah efendimiz,
okuma-yazma bilmezdi. Ona kimseler de ilim öğretmemişti.
Allahü teâlânın kendisine
vasıtalı veya vasıtasız olarak
bildirdiği ya da kalbine ilham ettiği bir ilimle soru soranlara:
Allahü teâlânın
O an inzal buyurduğu, Kehf suresini
okudu. Bu surenin
83-98. ayet-i kerimelerin-
de, Hazreti Zülkarneyn’in
doğuya ve batıya seferleri, bu sırada karşısına çıkan
kavimler ve kâfirlere olan
muamelesi anlatıldı.
Bu vesileyle Müslümanlar da, Hazreti Zülkarneyn
hakkında doğru bilgilere sahip oldular.
Hazreti Zülkarneyn, Allahü teâlâya niyazda bulunup dedi ki:
- Ya Rabbi! Bana tevcih ettiğin bu işte,
Ancak sen yardıma kâdirsin.
Beni hangi ümmetlere gönderdiğini, onlara hangi
asker ve kuvvetle ve nasıl
galip geleceğimi,bana öğret.
 Ya Rabbi! Sen
Rahimsin.
Sen hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemezsin.
Bilâkis sen, kullarına
merhamet edensin.
Bunun üzerine Allahü
teâlâ şöyle buyurdu:
- Sana verdiğim vazi-
feyi yapabilmen için kuv-
vet ihsan ederim.
Göğsünü açarım.
 Seni güçlü kılarım.
Anlayışını açarım. Ko-
nuşmanı güzelleştiririm.
Kulağını açarım, Ta uzakları görür, ta uzaklardaki sesleri işitirsin.Basiretinle herkesin ne düşündüğünü anlar ve tedbir alırsın.İstadiğin herşeyi sana veririm.
Sana heybet veririm, hiçbir kimse sana kötü gözle bakamaz.
Ben sana yardım ederim.
Hiçbir şey sana zarar veremez.
Seni kuvvetlendiririm.
Kalbine de kuvvet
Veririm. Hiçbirşey seni korkutamaz.
 Nur, Karanlık ve aydınlık senin askerin olur.
Nur, önünde yol gösterir. Karanlık,
arkandan seni muhafaza eder.
Allahü teâlâ  Nur ve diğer vasıtaları Zülkarneyn’in emrine verdi.
Ona ilim ve kudret,
 İnsanlar üzerinde tasarruf ve haki-
miyet verdi.
Ayrıca; beyaz
ve siyah olmak üzere iki
sancak ihsan etti.
Karanlık  gecede beyaz
sancağı açınca, heryer aydınlanırdı. Gündüz harp ederken, düşmanların
karanlıkta kalmasını isterse,
 siyah sancağını açar, düşmanlar karanlıkta, kendisi aydınlıkta olurdu.
Çok geçmeden,
Devleti güçlendi.
Allahü teâlânın
emir ve yasaklarını bütün
dünyaya yaymak arzuladı.
Teyzesinin oğlu
Hızır Aleyhisselamı kendisine
vezir, ordusuna komutan  etti.
Allahü teâlânın emriyle,
ordusu ile birlikte, ilk
önce batıya yürüdü.  Sonra doğuya sefer etti. Zaptettiği yerlerde kafirleri  Hak dine davet etti.
İnananlara iltifat ve ikram etti.
inanmayanlarla savaştı.
Asyada bir kavim, Hazreti Zülkar-
neyn’e Yecüc ve Me-
cüc’den flikâyette bulundu.
O kavimle birlikte Ye-
cüc ve Mecüc’ün zararndan korunmak için set yaptı.
 Bu kavim bizim atamız Türkler olabilir.
Hazreti Zülkarneyn
yaptığı savaşların birinde,
bir ülkeyle karşılaştı.
O ülkede yaşayan insanların elinde, dünya serveti namına bir şey
yoktu.
Gıdalarını sebzeden temin ederlerdi. Sebzelerini korumakta çok ih-
timam gösterirlerdi.
 Ayrıca bu insanların hepsi
kendi mezarını kazar.
Ve ibadetlerini mezarda yapardı.
Hazreti Zülkarneyn,
bunların hükümdarlarına:
- Bu hâliniz nedir? Sizdeki bu hâli kimsede görmedim.
- Evet biz altın ve gümüşe değer vermeyiz!
Bunlardan bir miktar, bir kimsenin eline geçerse, bu sefer daha fazlasını isteyecek ve huzuru bozulacak.
Onun için dünyalık için hırsımız yok.
- Bu mezarlar nedir?
Neden bunları kazıyor ve
ibadetlerinizi burada yapıyorsunuz?

-Mezarları görüp de oraya girece¤imizi hatırlayınca,
 her şeyden vazgeçeriz.
- Niçin sadece sebze yiyeceğiniz var?
Hayvan da yetiştirin.
sütünden, etinden istifa-
de edin.
- Bitkilerle geçimimizi
sağlıyoruz.
Zaten boğazdan geçtikten sonra
hiçbirinin tadını alamayız.
Birgün birisi Hazreti
Zülkarneyn’e gelip dedi
ki:
- Bana, iman ve ibadetimi kuvvetlendirecek bir
şey öğretir misiniz?.
Buyurdu ki:
- Hiddetlenip kimseye kızma!
 Zira Şeytanın insana en çok hulûl edebileceği zaman, insanın öfkeli zamanıdır.
 Bunun
için, hiddetini sükûnetle
yenmeye çalış!
Sakın acele etme, zira acele ettiğin zaman, elindekini kaybedersin. Yakın ve uzağına karşı yumuşak
ol.
inatçı, inkârcı ve zâlim
olma!
Hazreti Zülkarneyn,
Allahü teâlânın yardımı
ile doğu, batı, güney ve kuzeydeki bütün ülkeleri fethetti. Buralarda da Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yayma vazifesini tamamladıktan sonra, askerlerine izin verdi.
Kendisi de  Allahü
teâlâya ibadet ve itaatle
meşgul oldu.
 Az bir zaman sonra da vefat etti.
Mekke’ye veya Mekke civarında
bir yere defnedildi.
Vasiyetine göre, tabuttan elleri aşağıya doğru sarkıtıldı.
Definden sonra, âlim
olan büyük bir zat, dedi ki:
- İskender-i Zülkarneyn, ölümü ile demek istedi ki:
“Arkamdan gelen
ordular ile doğu ve batıya hakim oldum.
 Hizmetçilerim emrimdeydi.
Dünyanın Hakimi oldum. Hazine dolu saraylarım vardı.
Fakat bu dünya nimetleri, kalıcı
değildir.
Gördüğünüz gibi, mezara eller boş gidiliyor.
Dünya malı, dünyada kalıyor.
 Bunun için, ahirette de faydalı olacak işleri, yapmak gerekir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder